Tüketici tarafından satın alınan konutun ayıplı olmasından dolayı satıcıya iadesi istemiyle açılan dava taşınmazın aynına ilişkindir. Bu nedenle dava zorunlu arabuluculuğa tabi değildir.

T.C. YARGITAY 3. Hukuk Dairesi

 ESAS NO : 2022/7326

KARAR NO : 2022/9352

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

TARİHİ : 16/09/2022

NUMARASI : 2022/1844-2022/1499

DAVACILAR : ******

İLK DERECE MAHKEMESİ : MANAVGAT 3. ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ

TARİHİ : 22/03/2022

NUMARASI : 2021/261-2022/79

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde sözleşmenin feshi, satış bedelin iadesi, onarım bedelinin tazmini ve taşınmazın davalıya iadesi davasının yapılan yargılaması neticesinde; davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacılar vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 Y A R G I T A Y K A R A R I :

Davacılar, davalı şirket ile 04/05/2009 tarihinde yaptıkları harici satış sözleşmesi ile *** Manavgat adresindeki taşınmazı satın aldıklarını, mobilyalar ile birlikte 58.500,00 GBP (İngiliz Poundu) ödeme yaptıklarını, taşınmazın anahtarını 2012 yılında aldıklarını, dava konusu taşınmazın bodrum kat seviyesinde depo vasfında olduğunu, satış sözleşmesine göre işçilik kaynaklı 3 yıl, yapısal ayıplardan dolayı 15 yıl garanti süresinin öngörüldüğünü, daha önce yaşanan aksaklıkların sözleşme kapsamında giderildiğini, 2013 yılında taşınmazın zemin ve duvarlarının rutubet içerisinde olduğunu, mobilyalarda şişme oluştuğunu, kış aylarında daireyi su bastığını, 2014 yılında da taşınmazın oturulamaz hale geldiğini ancak bu sefer sorunların işçilik kaynaklı olmadığı gerekçesi ile giderilmediğini, 2018 yılında tekrar onarım yapıldığını, taşınmazın kullanılmasının mümkün olmadığını, 2019 yılında taşınmazın iadesi için talepte bulunulduğunu, ancak sonuç alınamadığını, taşınmazın niteliğinin konut değil depo şeklinde olduğunu, sitedeki tüm dairelerin niteliğinin depo olmasından dolayı belediye tarafından işlem yapıldığını, depo vasfının hile ile gizlendiğini, taşınmazın hukuki ve fiili ayıplı olduğunu belirtilerek taşınmaz için ödenen bedelin iadesini, 2014 ve 2018 yıllarında iki kez kullanılamaz hale gelen taşınmazın onarım giderleri için şimdilik 10.000,00 TL bedelin dava ./.. -2- ESAS NO : 2022/7326 KARAR NO : 2022/9352 tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tahsilini ve ayıplı taşınmazın davalıya iadesini talep etmiştir. Davalı, dosyada davacının arabuluculuk başvurusunu yapmadığını, dava şartlarının tamamlanmadığını, davacı yanın talepleri yönünden zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacılar ile davalı arasında gayrimenkul alım satım sözleşmesi bulunduğu, sözleşme konusu taşınmazın taraflar arasındaki sözleşmede apartman dairesi olarak nitelendirildiği, fakat tapuda depo niteliğinde olduğu, yapılan keşifte konut olarak kullanıldığının görüldüğü, davalının ticari amaçla hareket eden satıcı olduğu, davacıların ticari ve mesleki amaç dışında taşınmazı konut olarak kullanmak için satın aldıkları ve fiilen de konut olarak da kullandıklarından 6502 sayılı yasanın 3/1-k maddesi gereğince tüketici oldukları, aynı yasanın 3/1-l maddesinde, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işleminin tüketici işlemi olduğunun belirtildiği, yasanın açık düzenlemesi gereği dava konusu uyuşmazlığın tüketici işlemi mahiyetindeki gayrimenkul alım satım sözleşmesinden kaynaklandığı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 73/1. maddesinde tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu, aynı kanunun 7251 sayılı kanunun 22/07/2020 tarih 59. maddesi ile değişik 73/A maddesinde tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerektiği, davacıların tüketici olduğu ve zorunlu arabuluculuğa başvurmadan dava açıldığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince; dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine, davaya ve satışa konu taşınmazın aynının uyuşmazlık konusu olmaması nedeniyle 6502 sayılı yasanın 73/A-1.d maddesi gereğince Tüketici Mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurmanın dava şartı olmasına göre, ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; taşınmazın gizli ayıplı olması nedeniyle taşınmazın tapusunun iadesi ile taşınmaz bedelinin ve taşınmazın onarımı için yapılan ödemelerin tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlık davanın niteliği gereği zorunlu arabuluculuğa başvurulması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 28/11/2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde belirtilmiştir. Kanunun “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri ../… -3- ESAS NO : 2022/7326 KARAR NO : 2022/9352 sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır. Yine kanunun 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda; davacılar, davalıdan aldığı taşınmazın ayıplı olduğu iddiasıyla taşınmazın tapusunun davalıya iadesini ve taşınmazın için ödediği bedelin ve taşınmazın onarımı için yaptığı harcamaların da davalıdan tahsilini talep etmektedir. Taraflar arasında akdi bir ilişki olup, davalı ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden tüzel kişi, davacılar ise gerçek kişidir ve yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince taraflar arasındaki uyuşmazlık tüketici işlemi olup, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalmaktadır. Yine Resmi gazetede yayımlanan 28/07/2020 tarihli 31199 sayılı Kanun 59. maddesi gereği, tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuğa başvurulma şartı getirilmiş ancak 60. madde gereği arabuluculuğa ilişkin hükümler, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacak olup, ilgili Kanun da 28/07/2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Tüketici uyuşmazlıklarında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmiş olmakla birlikte, bazı uyuşmazlıklar bu zorunluluk kapsamı dışında tutulmuştur. TKHK. md. 73/A hükmüne göre; “Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Ancak, a) Tüketici hakem heyetinin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar b) Tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar c) 73’üncü maddenin altıncı fıkrasında belirtilen davalar ç) 74’üncü maddede belirtilen davalar d) Tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklarda, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz”. TKHK.m.73/A 1-d gereğince, tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmaz eşyaların aynından doğan, bir başka deyişle taşınmaz eşya üzerinde kurulan, sahibine doğrudan hakimiyet sağlayıp herkese karşı ileri sürülebilen haklarla ilgili uyuşmazlıklardan kaynaklanan davalar, dava şartı olan arabuluculuk kapsamı dışında bırakılmıştır. Taşınmazın aynından doğan davalar, doğrudan doğruya taşınmaz üzerindeki bir ayni hakka dayanan davalar olabileceği gibi şahsi bir talep hakkı doğuran sözleşmeye dayanarak taşınmaz üzerinde bir ayni hak değişikliği veya ayni hak sahipliğinde bir değişiklik ortaya çıkaran davalar da taşınmazın aynına ilişkin dava olarak kabul edilmektedir (Oğuzman, Kemal /Seliçi, Özer /Oktay Özdemir, Saibe. Eşya Hukuku, İstanbul 2020, s.14 vd., Ünal, Mehmet /Başpınar, Veysel. Şekli Eşya Hukuku, Ankara, 2012, s.64 vd.). Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında dava dosyasının incelenmesinde; davacılar ile davalı arasında tüketici kanundan kaynaklanan uyuşmazlığın olduğu, davacıların dava dilekçesiyle taşınmazın davalıya iadesini talep ettiği, taşınmaz üzerinde mülkiyet değişikliğine neden olabilecek nitelikte talepte bulunulduğu, taşınmaz üzerinde bir ayni hak değişikliği veya ayni hak sahipliğinde bir değişiklik ortaya çıkaran dava niteliğinde bulunduğu, bu anlamda 6502 sayılı Kanun’un 73/A.1- (d) bendi kapsamında arabuluculuğa başvurma zorunluluğunun bulunmadığı, istisna kapsamında yer aldığı anlaşılmaktadır. O halde, ilk derece mahkemesince davanın niteliği gereği tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlık söz konusu olduğundan arabuluculuğa …/…. -4- ESAS NO : 2022/7326 KARAR NO : 2022/9352 başvurma zorunluluğunun 6502 sayılı TKHK.’nun 73/A.1.(d) bendi gereğince olmadığı değerlendirilerek işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, iş bu karara karşı davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun’un 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 12/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.